www.imagewilll.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Metafizikl İnceleme ..2..

Aşağa gitmek

Metafizikl İnceleme ..2.. Empty Metafizikl İnceleme ..2..

Mesaj  _^^-[pWneD]-^^_ Çarş. Ağus. 29, 2007 6:06 am

II. ÖZET


Şu halde görüyoruz ki, metafizik yöntemin çeşitli temel özellikleri, bizi, şeyleri belirli bir açıdan anlamaya zorlar ve belirli bir biçimde düşünmeye sürükler. Daha ilerde, inceleyeceğimiz ve genellikle karşılaşılan görme, düşünme, inceleme, tahlil tarzı biçimine çok uygun düştüğünü gösterdiğimiz bu tahlil tarzının, belirli bir "mantığı" olduğunu saptayacağız.
Konumuzu özetlememizi sağlayacak sıralamaya şöyle başlanabilir:

1. Şeyler, hareketsizlikleri, özdeşlikleri içinde görülür.
2. Şeyler, birbirlerinden ayrılırlar ve karşılıklı ilişkilerinden sıyrılırlar.
3. Şeyler arasına, sonsuz bölmeler, aşılmaz duvarlar çekilir.
4. Birbirine karşıt iki şeyin, aynı zamanda var olamayacakları iddia olunarak, karşıtlar, birbirine karşı konur.

Genel özelliklerin her birinin pratik sonuçlarını incelerken, bunlardan hiçbirinin gerçeğe uygun düşmediğini gördük.
Acaba dünya, bu anlayışa uygun mudur? Acaba, doğada, şeyler değişmez ve hareketsiz midir? Hayır. Biz her şeyin değiştiğini saptıyoruz ve hareket halinde olduğunu görüyoruz. O halde, bu anlayış, şeylerin kendileriyle bağdaşmaz. Elbette ki, haklı olan doğadır ve yanlış olan bu anlayıştır.
Daha en başta, felsefe, evreni, insanı, doğayı vb. açıklamak ister, diye tanımlamıştık. Bilimler özel sorunları inceler, felsefe ise, yukarda söylediğimiz gibi, bilimleri birleştiren ve derinleştiren daha genel sorunları inceler.
Oysa, bütün sorunlara, uygulanan eski metafizik düşünüş yöntemi de, evreni, insanı ve doğayı tamamıyla özel bir biçimde ele alan bir felsefe anlayışıdır.
"Metafizikçi için, şeyler ve onların düşüncedeki yansıları olan kavramlar, biri ötekinden sonra ve öteki olmaksızın dikkate alınacak değişmez, eğilip bükülmez, her zaman tıpkı kalan, yalıtık irdeleme konularıdır. Metafizikçi orta terimler olmaksızın, yalnızca anti-tezler aracıyla düşünür: evet evet, hayır hayır der; bunun ötesine geçen şey metelik etmez. Ona göre, bir şey ya var, ya da yoktur; bir şey aynı zamanda hem kendisi, hem de bir başkası olamaz. Olumlu ile olumsuz birbirlerini mutlak olarak dıştalarlar; neden ve sonuç da aynı derecede sert bir biçimde birbirlerine karşı gelirler."[48]
Demek ki metafizik anlayış "evreni, donmuş şeyler kümesi gibi" (sayfa 127) düşünür. Bu düşünüş biçimini iyice kavramak için, onun, doğayı, toplumu, düşünceyi nasıl anladığını, nasıl tasarladığını inceleyeceğiz.



III. METAFİZİK DOĞA ANLAYIŞI


Metafızik, doğayı, kesin olarak saptanmış şeyler topluluğu olarak kabul eder.
Ama şeylere bakışın iki biçimi vardır.
Düşünüşün birinci tarzı, dünyayı, kesin olarak, hareketsiz kabul eder ve hareketin, bizim duyularımızın bir yanılsaması olduğuna inanır. Eğer görünürde olan hareketi çıkarırsak, doğa kımıldamaz.
Bu teori, Elealılar denilen bir Yunan felsefe okulu tarafından savunuldu. Bu dargörüşlü anlayış, gerçekle öylesine çelişik bir anlayıştır ki, zamanımızda artık tutulmamaktadır.
Doğayı donmuş şeyler kümesi olarak düşünüşün ikinci tarzı, çok daha ustacadır. Doğanın hareketsiz olduğu söylenmez, pekala kımıldadığı, ama bu hareketin mekanik bir yer değiştirme olduğu iddia edilir. Burada, birinci düşünüş tarzı ortadan kalkar; artık hareket yadsınmaz ve bu, metafizik bir anlayış değilmiş gibi görünür. Bu anlayışa "mekanikçi" anlayış (ya da "mekanikçilik" ) denir.
Bu anlayış, pek sık işlenen ve 17. ve 18. yüzyıl materyalistlerinde rastladığımız bir yanlıştır. Gördük ki, bunlar doğayı, hareketsiz saymıyorlar, hareket halinde sayıyorlar, ne var ki, onlara göre, bu hareket bayağı bir mekanik değişme, yer değiştirmedir.
Onlar, güneş sistemini tamamen kabul ederler (yer yuvarlağı, güneşin çevresinde döner), ama bu hareketin salt mekanik bir hareket, yani bir yer değiştirme olduğunu düşünürler ve bu hareketi yalnızca bu yönüyle, bu görünümüyle (sayfa 128) dikkate alırlar.
Ama şeyler böylesine yalın değildir. Yer yuvarlağının dönmesi, elbette ki mekanik bir harekettir, ama yer yuvarlağı bir yandan dönerken, bir yandan da bazı etkilere uğrar, örneğin soğur. Öyleyse yalnız bir yer değiştirme yoktur, meydana gelen başka değişiklikler de vardır.
Demek ki, "mekanikçi" denilen bu anlayışın temel özelliğini belirleyen şey, yalnız mekanik hareketin dikkate alınmasıdır.
Dünya durmaksızın dönüyorsa da ona hiçbir şey olmaz; dünya yer değiştirir, yuvarlağın kendisi değişmez; kendi kendisiyle özdeş kalır. Bizden önce olduğu gibi, bizden sonra da dönmeye devam eder, daima ve daima döner. Böylece her şey, sanki hiçbir şey olmamış gibi sürer gider. Öyleyse görüyoruz ki, hareketi kabul etmek, ama onu salt bir mekanik hareket olarak kabul etmek, metafizik bir anlayıştır, çünkü bu hareketin tarihi [yani başı ve sonu -ç.] yoktur.
Parçaları kusursuz olan ve aşınmaz bir malzemeden yapılmış bir saat, hiçbir değişime uğramadan sonsuza kadar işleyecektir ve böyle bir saatin bir tarihi olmayacaktır. Böyle bir dünya anlayışına Descartes'ta sık sık rastlanır. O, bütün fizik ve fizyoloji yasalarını mekaniğe indirgemeye çalışır. Kimyaya ilişkin hiçbir fikri yoktur (kan dolaşımı açıklamasına bakınız), ve onun, şeylere ilişkin mekanikçi anlayışı, 18. yüzyıl materyalistlerinin de anlayışı olacaktır.
(Salt olarak daha az mekanikçi olan ve diyalektik anlayışı sezinleyen Diderot'yu bunlardan ayrı tutacağız.)
18. yüzyıl materyalistlerinin temel özelliklerini belirleyen şey, onların, doğayı, bir saat mekanizması gibi kabul etmeleridir.
Eğer gerçekten böyle olsaydı, şeyler, hiç iz bırakmadan aynı noktaya dönüp gelirlerdi ve doğa, kendi kendine özdeş kalırdı. Bu da metafizik yöntemin birinci özelliğidir. (sayfa 129)



IV. METAFİZİK TOPLUM ANLAYIŞI


Metafizik anlayış, toplumda, hiçbir şeyin değişmemesini ister. Ama, bu istek, genellikle, böyle sunulmuyor. Örneğin, üretimde hammaddelerden mamul nesneler üretilmesinde olduğu gibi, siyasette hükümetlerin birbirini izlemesinde olduğu gibi, değişiklikler olduğu kabul edilir. İnsanlar, bütün bunları bilirler. Ama kapitalist rejimi, kesin, sonsuz sayarlar ve hatta bazen bir makine ile karşılaştırırlar.
İşte böyle zaman zaman ekonomi makinesinin bozulmasından söz edilir, ama makineyi kaybetmemek için, onun onarılması istenir. Bu ekonomi makinesinin, otomatik bir aygıt gibi, bazılarına kar payları, bazılarına da yoksulluk dağıtmayı sürdürebilmesi istenir.
Gene, burjuva parlamenter rejimi olan siyaset makinesinden söz edilir, ve bazen solda, bazen sağda olsa da, ondan yalnızca bir şey, kapitalizmin ayrıcalıklarını korumak için işlemesi istenir.
İşte toplumu bu biçimde düşünmek de, mekanikçi, metafizik bir anlayıştır.
Bağrında bütün bu çarkların işlediği ve böylece işleyişini sürdürdüğü bu toplum olanaklı olsaydı, hiçbir iz bırakmayacaktı; sonuç olarak, o halde, tarih içinde geçmişi ve geleceği olmayacaktı.
Gene bütün evren için, özellikle toplum için geçerli olan, çok önemli bir mekanikçi anlayış vardır ki, bu tarih daima yinelenir formülü ile, düzenli bir gidiş ve aynı olaylara devirli biçimde dönüp gelme fikrini yaymaktan ibarettir.
Bu anlayışların çok yaygın olduğunu belirtmek gerekir. Toplum içinde bulunan ve varlığı saptanan hareket ve değişme, gerçekten yadsınmaz, ama hareketin kendisi, yalın bir mekanizmaya çevrilerek, tahrif edilir. (sayfa 130)



V. METAFİZİK DÜŞÜNCE ANLAYIŞI


Çevremizde, alışılan düşünce anlayışı nedir?

Biz sanırız ki, insan düşüncesinin başı sonu yoktur ve olmamıştır. Şeyler değişse bile, bizim uslamlama biçimimizin, yüz yıl önce yaşayan insanın uslamlama biçimi ile özdeş olduğuna inanırız. Duygularımızın eski Yunanlıların duyguları ile aynı olduğunu, iyiliğin ve aşkın her zaman var olduğunu düşünürüz. Böylece "sonsuz aşk"tan söz ederiz. İnsan duygularının değişmediği inancı, çok yaygındır.
Bu yüzden, örneğin bireysel ve bencil zenginleşmeye dayanmayan başka bir toplumun var olamayacağı söylenir ve yazılır. Gene "insanların istekleri, her zaman aynıdır" sözünün sık sık duyulması da bunun içindir.
Çoğu kez böyle düşünürüz. Birçokları daha sık böyle düşünür. Metafizik anlayışın, diğer bütün şeylerde olduğu gibi, düşüncenin hareketi içine işlemesine de karışmayız. Çünkü bizim eğitimimizin temelinde bu yöntem, "bu düşünce biçimi, bize ilk bakışta son derece usayatkın görünüyorsa bunun nedeni bu düşünce biçiminin sağduyu denilen şeyin düşünce biçimi olmasıdır"[49].
Bundan çıkan sonuca göre, bu metafizik görüş ve düşünüş biçimi, yalnızca bir dünya anlayışı değil, aynı zamanda, düşünmek için tutulan bir yol, bir yöntemdir.
Oysa, her ne kadar metafizik düşünüşleri reddetmek, göreli olarak kolaysa da, buna karşılık, metafizik düşünüş yönteminden kaçınmak çok daha güçtür. Bu konuya bir açıklık getirmeliyiz: Evreni görüş biçimimize bir anlayış, açıklamaları arayış biçimimize bir yöntem diyoruz.
Örnekler:
a) Toplumda gördüğümüz değişiklikler, yalnızca dış görünüşlerdir, daha önce de var olanı yinelerler. İşte bir "anlayış". (sayfa 131)
b) Toplum tarihinde daha önceden yer almış bir şey, "güneşin altında yeni hiçbir şey yoktur" sonucunu çıkarmak için araştırılırsa, işte bu, bir "yöntem"dir.
Ve biz saptıyoruz ki, yöntemi, anlayış esinler ve belirler. Çok açıktır ki, anlayış tarafından bir kez esinlenen yöntem bu kez anlayışı yöneterek, ona yol göstererek, onun üzerinde etkili olur.
Metafizik anlayışın ne olduğunu gördük; şimdi de onun araştırma yöntemini göreceğiz. Buna mantık denir.



VI. MANTIK NEDİR?


"Mantık"ın iyi düşünme sanatı olduğu söylenir. Gerçeğe uygun bir biçimde düşünmek demek, mantığın kurallarına göre düşünmektir.
Bu kurallar nelerdir? Başlıca şu üç büyük kural vardır:
1. Özdeşlik ilkesi: Daha önce de gördüğümüz gibi, bu, bir şeyin kendi kendisine özdeş olduğunu, değişmediğini kabul eden kuraldır (at, attır).
2. Çelişmezlik ilkesi: Bir şey, aynı zamanda, hem kendisi, hem de karşıtı olamaz. Seçmek gerekir (yaşam, hem yaşam ve hem de ölüm olamaz).
3. Üçüncünün olanaksızlığı ilkesi - ya da üçüncü durumun olanaksızlığı: Bu demektir ki, çelişik iki olabilirlik arasında, bir üçüncünün yeri yoktur. Yaşam ile ölüm arasında seçim yapmak gerekir. Üçüncü bir olanak yoktur.
Şu halde, mantıklı olmak iyi düşünmek demektir, iyi düşünmek ise bu üç kuralı uygulamayı unutmamak demektir.
Daha önce incelediğimiz ve metafizik anlayıştan gelen ilkelerden, bunu biliyoruz.
O halde, mantık ile metafizik sıkı sıkıya birbirine bağlıdır; mantık, her şeyi çok belirli bir biçimde sınıflandırma yolunu tutan, bu bakımdan bizi, şeyleri kendi kendileriyle (sayfa 132) özdeş görmeye zorlayan, ve sonra bizi, seçmek, evet ya da hayır demek zorunda bırakan ve sonuç olarak, iki durum arasında, örneğin yaşam ile ölüm arasında, üçüncü bir olanağı kabul etmeyen bir düşünüş yöntemi, bir alettir.
"Bütün insanlar ölümlüdür; bu arkadaş da bir insandır; öyleyse o da ölümlüdür" dendiği zaman, bu, tasım (kıyas, syllogisme) denilen şeydir (bu, mantıklı düşünüşün tipik biçimidir). Biz, böyle düşünmüş olmakla, arkadaşın yerini belirlemiş olduk, bir sınıflandırma yaptık.
Bir insanla ya da bir şeyle karşılaştığımız zaman, "Onu nasıl sınıflandırmak (nereye koymak) gerekir?" diye kendi kendimize sormak, bizim zihinsel eğilimimizdir. Aklımıza, bu sorundan başka bir şey gelmez. Biz, şeyleri, çeşitli boyutlarda, çemberler ya da kutular gibi düşünürüz, ve aklımız, bu çemberleri ya da kutuları, belli bir sıraya göre birbiri içine sokmaya çalışır.
Yukarıdaki örneğimizde, ilkin bütün ölümlüleri içine alan bir çember, sonra bütün insanları içine alan daha küçük bir çember; ve daha sonra da yalnız bu arkadaşı içine alan bir çember gösteriyoruz.
Eğer bu çemberleri sınıflandırmak istersek, belli bir "mantık"a göre, bu çemberleri birbiri içine sokacağız.
Demek ki, metafizik anlayış, mantık ve tasımla yapılmıştır. Bir tasım üç önermelik bir gruptur; ilk iki önermeye, önceden gönderilmiş anlamında öncüller denir; üçüncü önerme vargıdır. Başka bir örnek: "Sovyetler Birliği'nde; son anayasadan önce proletarya diktatörlüğü vardı. Diktatörlük, diktatörlüktür. SSCB'de de diktatörlüktür. Öyleyse SSCB ile, diktatörlüğün ülkeleri İtalya ve Almanya arasında hiçbir fark yoktur".
Burada, diktatörlüğün kimin için ve kimin üzerinde işlediğine bakılmıyor, aynı biçimde, burjuva demokrasisi övüldüğünde de, bu demokrasinin kimin çıkarına işlediği söylenmiyor. (sayfa 133)
Böylece, şeyleri ve toplumsal dünyayı, ayrı ayrı çemberlerle bölünmüş ve bu çemberleri birbiri içine girmiş gibi düşünmeye, sorunları bu biçimde koymaya varılır.
Kuşkusuz bunlar, teorik sorunlardır, ama pratikte de bir davranış biçimine götürürler. Bunun gibi, örneğin, mutsuz 1919 Almanya'sı örneğini söyleyebiliriz. Almanya'da sosyal-demokrasi, davranışı ile kapitalizmin varlığını sürdürüp gitmesine izin vereceğini ve nazilike de vesile olacağını göremeden, demokrasiyi korumak için, proletarya diktatörlüğünü öldürdü.
Hayvanların da, bitkilerin de bir evrimi olduğu bilininceye kadar, zooloji ve biyoloji de şeyleri ayrı ayrı görür ve incelerdi. eskiden, bütün varlıklar, şeyler, nasıl ise, her zaman öyle oldukları düşünülerek sınıflandırılıyordu.
"Ve gerçekten, geçen yüzyılın sonuna dek, doğabilim, her şeyden çok olguları toplayan bir bilim, bir tamamlanmış şeyler bilimi oldu."[50]
Ama bu konuyu tamamlamamız için şunu da görmemiz gerekir:



VII. "METAFİZİK" SÖZCÜĞÜNÜN AÇIKLAMASI


Felsefede metafizik denilen önemli bir bölüm vardır. Ama metafizik, ancak, tanrı ve ruhla uğraştığı için, burjuva felsefesinde böyle bir önem taşır. Onda her şey sonsuzdur. Tanrı, sonsuzdur, değişmez, kendi kendisiyle özdeş kalır; ruh da öyle. İyi de, kötü de vb. hep aynıdır, bütün bunlar, açıkça belirlenmiş, kesin ve sonsuzdur. Demek ki, felsefenin metafizik denilen bu bölümünde, şeyler, donmuş bir topluluk olarak görülürler ve her şeyi karşı karşıya koyma yoluyla, ruh maddeye karşı, iyi kötüye karşı vb. konarak, yani karşıtlar arasındaki birbirine karşı olma durumuyla uslamlama yürütülür. (sayfa 134)
Bu uslamlama, bu düşünüş biçimine, bu anlayışa, "metafizik" denir. Çünkü bu anlayış, tanrı gibi, iyilik, ruh, kötülük vb. gibi fizik dışında bulunan şeyleri ve fikirleri işler. Metafizik, Yunanca "ötesinde" demek olan meta ve dünya olaylarının bilimi demek olan fizik sözlerinden gelir. Demek ki metafizik, dünyanın ötesinde yer alan şeylerle uğraşır.
Ayrıca, bu anlayış, tarihsel bir rastlantı sonucu da, "metafizik" diye adlandırılır. Mantığı ilk inceleyen (ki hala kullanılmaktadır) Aristoteles, çok şeyler yazdı. Ölümünden sonra, öğretilileri, onun yazılarını sınıflandırdılar; bir katalog yaptılar ve sonra, Fizik diye başlık atılmış bir yazı ile ruh sorunlarını işleyen başlıksız bir yazısını buldular. Ve o yazıyı, fizikten sonra anlamına gelen Yunanca Metafizik sözü ile sınıflandırdılar.
Sonuç olarak, incelediğimiz üç terim arasında bulunan bağ üzerinde önemle duralım:
Metafizik, mekanikçilik, mantık. Bu üç bilgi kolu, her zaman birlikte görünürler ve hep birbirlerini gerektirirler. Bir sistem oluştururlar ki, biri olmadan öteki anlaşılamaz. (sayfa 135)
_^^-[pWneD]-^^_
_^^-[pWneD]-^^_
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 93
Location : єѕкιşєнιя--кızıℓ¢ıкℓı---
Kayıt tarihi : 28/08/07

http://imagewill.forum-2007.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz